İçindekiler

on 7 Eylül 2014 Pazar




Dışarı çıktı Selman.Sağına soluna baktı koydu ellerini cebine indi hemen sağdaki sokaktan aşağıya.sallana sallana indi yokuşu.birini gördü pencerede yürümeyi kesmeden baktı sonra önüne dönüp bir sigara yaktı.İlk ve son sigarasıydı.Üşüyen elleri kıpkırmızı olmuş ama o yinede derin derin nefesler alıyordu.

Biriyle göz göze geldi.Tanıdık birini görür gibi oldu tam kafasını çevireceği anda seslendi karşıdaki.

"Hop Selman"

Baktı iyice sonradan çıkardı belki 10 yıl olmuştu görüşmeyeli içi ısındı birden eskilerden birini gördü.sıra arkadaşı,masa arkadaşı,dert yoldaşıydı biraz önce seslenen Nejat.

Ayaküstü biraz durakladılar birbirlerinden adres aldılar yakın bir zamana buluşmak için sözleştiler.Gitti sonra Nejat arabasına binip.

Köşeyi döndükten sonra attı telefon numarasını yazdığı kağıdı Selman.Tam o sırada ablasını gördü işten dönüyordu bir hayli yorgun gözüküyordu.Gece uyumadığı çok belliydi.Göz göze geldiler bir an için ablası taksinin içinden bakıyordu Selman ise taksinin dışından.

Selman hep atıyordu ne bulsa atıyordu hatta bir gün hiç düşünmeden kendini bile attığı olmuştu bir binanın üstünden aşağıya.Gerçi ucuz atlatmıştı kaburga,ayak ve daha birçok kemiğinin ayrı ayrı yerlerden kırıldığını saymazsak iki buçuk yıl sonra çıkabilmişti yatakları rahat olan hastahaneden.


İlerledi.Bir şarkı duyuyordu uzaklardan kaynağını aradı bulamadı kısık kısık geliyordu şarkı. Eşlik etti şarkıya sadece bir kısmını içten söyledi.
“I used to know know to leave the boy behind” dedi ve susmaya karar verdi.

Şarkının yazarını tanımıyordu ama onun kendisini tanıdığından çok emindi hatta tedirgin bile olmuştu.Bir an için nefes alamadı.Sonra Baba Cemil’i gördü uzaktan koştu ona doğru.Sarıldı sıkıca rahatlamış hissediyordu.

Selman’ın ne zaman başı sıkışsa birine yada bir şeye ihtiyacı olsa Baba Cemil hemen yardıma gelirdi.Çocuğu yoktu Cemil’in hatta evli bile değildi.Son otuz yılını,hep aynı saatte,aynı yerde bir direğe bakarak geçirmişti.Bir insan neden direğe bakar ki Cemil’i tanıyan herkez aynı soruyu sorardı hatta tanımayanlar bile.

Biraz gülüştüler sonra yürüdüler.

Az ilerde sağda kapısı olmayan boyası atmış yolu çamurlu bir çiftlik evine girdiler.Birkaç odun çıkarttı Cemil başladı sobanın içine atmaya kağıtları sıkıştırdı,sobayı yakmasını istedi Selman'dan.

Baba Cemil sigara kullanıyordu fakat ateş kullanmıyordu.O yüzden yanında hiç çakmak taşımazdı.Selman’ın çakmağının üzerinde bir manzara resmi vardı. Cemil baktı “vay anasını” dedi kısık bir sesle “böyle bir yer gerçekten var mı ?” dedi .Selman gülümsüyordu bir şey söylemedi.Sustular.Isınmaya çalıştılar.











Yeterince ısındıklarında ise uyumaya çalıştılar.Baba Cemil hemen uyuyabilirdi,uyudu da..Selman ise uzanmış tavana bakıyordu,çatlamıştı tavan.Dikkatini çekti başlangıç noktasına bakıyordu.Daha önce hiç çatlamış bir tavan görmemişti.Işık sızıyordu aradan Ay,yine hünerini gösteriyordu Güneşten alıp bize satıyordu ışığı.Gözlerini alıyordu ışık,hep bir yerlerden “ben buradayım” dermiş gibi geceleri dahi rahat bırakmıyordu Selmanı.

Kapattı gözlerini yinede ışık içeri giriyordu çevirdi kafasını.Sanki büyük bir karar verip dünyayı kurtarmış gibi hissetti kendini.Reddetti ışığı karanlığı seçti.

Bazı insanlar rahat uyuyamazlar.

Gecesi rahat olmayan gündüzleri, takmayan canlıya insan denir.Selman’da insandı takmıyordu o yüzden hiç gündüzleri.Tersini denemiyordu da öylesine uyuyup öylesine uyanıyordu.Arada bir yürüyor,çoğunlukla da duruyordu.Hatta bazen hiç yürümediği de oluyordu.

Uyandı…

Cemil hala uyuyordu. O kadar rahat gözüküyordu ve uyurken öyle bir gülümsüyordu ki Selmanın elinden gelse onu yüzyıllar boyunca uyutacak bir madde bulana kadar çalışabilirdi.Kim bilir ne görüyordu rüyasında belki de hiçbir şey görmediği için bu kadar mutluydu.

Biraz oturup düşündükten sonra Selman ayağa kalktı ve duvara doğru yürüdü.Cebinden bir bıçak çıkarttı ve duvara kazıdı.

“Atchafalaya”




















Dışarısı çok soğuktu.Koşmaya karar verdi..

Bir süre koştu sonra durdu ellerini dizlerine koydu.Sanki ömrü boyunca hiç durmadan koşmuştu.Öyle bir nefes alıyordu ki bütün oksijeni emmeye çalışıyor gibiydi.İnsanlara iyilik yapmak için atmosferdeki bütün nefesi çekebilir herkesi bu hayattan kurtarabilirdi.

Vazgeçti.

Bir arkadaşı aklına geldi.
Arkadaşı Selmana bir keresinde:
“Nurcanı bütün hayatım boyunca seveceğim” demişti.
Hayatını elinden alsam üzülür diye düşündü.Sonra önüne baktı Selman
“Nurcan seni öldürene kadar onu sevmene izin veriyorum” dedi içinden.Ve yürümeye başladı.

Çok soğuktu.

Nurten aklına geldi.Isındı.

Nurteni de çok sevmişti Selman.Hatta o kadar çok sevmişti ki Nurten’le her karşılaştıklarında başını çeviriyor onu tanımıyor gibi yapıyordu.Aslında Selman ile Nurten hiç tanışmamışlardı.Selman her defasında kaçmanın bir yolunu bulmuştu.


Bir süre sonra sildi attı Nurten’i Selman aklından.Üşüdü tekrar.

Ona benzeyen bir kız gördü yolda başını çevirdi.Az ilerde bir kalabalık gördü aralarına girdi yavaşça.

Sanki başka bir eve kendi eviymiş gibi girerken yakalanmışçasına hızlı çıktı aralarından.

İnsanlar eğleniyordu.

Selman’a göre değildi.







Soğuk git gide artıyordu.Kendine ısınacak bir yer aramaya başladı.Biraz ileride aklına çok güzel bir yer geldi.Oraya gitmek için hızlı adımlarla yürüyordu.Kayboldu,bulamadı.Artık adım atmakta güçlük çekiyordu.Sanki sayılıydı adımları zar zor atıyordu.

Olduğu yere oturmaya karar verdi.Güneş tepeden Selmana vuruyordu.Çok üşüyordu.

Selman uyudu.

Gözlerini açtığında sanki yıllardır orada uyuyormuş gibi hissetti.

Bir cümle vardı aklında haykırmak istedi.

Denedi.Sesi çıkmadı.

Selman konuşamıyordu.Küçükken çok zor bir hastalık atlatmıştı.Selman onun borcunu yıllarca susarak ödedi.

Son kez baktı gökyüzüne sonra etrafına baktı film bitmişti.Selman bütün hayatı boyunca görmek istediği kişileri görmüş tekrar yarım kalan ölümüne devam ediyordu.

Sevgilisinin mezarına başını koyup ölene kadar karpaçya içmeyi düşünüyordu.Bir şarkıda duyup karar verdi bu şekilde ölmeye.Zaten ölecekti nasıl olacağına kendisi karar vermek istedi.

Mermer buz gibiydi.Üşüyordu.

İçindeydi hayatın belki çok istese bile gerçekleşmezdi bu,içine işlemişti artık içi dışı bir şekilde tüm içtenliğiyle yaşıyordu olup biten bu içindeki şeyleri.ve o da içti içindekileri bitirmek için hayatın en güzel rüyasını sonsuza kadar içinde yaşamak için.sonra bıraktı kendini.güneşe baktı..içindekilerle birlikte bir yerlere gitti.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder